21 Nisan 2017 Cuma

Buika röportaj

ACITAN VE SARSAN SES

BUIKA

Büyülü sesi ile kalbinize dokuna Buika 

Concha Buika geçtiğimiz yazdan sonra bu yıl da tekrar Türkiye’ye geldi. Afrika kökenli şarkıcı gizemli, büyülü, içinizi acıtan, kalbinize dokunan sesi ile kendine hayran bırakıyor. Babası, eski politikacı ve yazar Juan Balboa Boneke rejim karşıtı düşünceleri sebebiyle Mayorka adasına yerleşince çocukluğu orada geçmiş. Şarkı söylemenin hayatı kutlamak olduğunu söyleyen sanatçı İstanbul’a gelmekten çok keyif aldığını söylüyor. İkinci albümü “Mi Niña Lola” albümü ile İspanyol Müzik Ödülleri’nde “En İyi Prodüksiyon” ve “En İyi İspanyolca Albüm” dallarında, “El Ultimo Trago” albümü ile de  “En İyi Tropikal Albüm Grammy”'sini kucaklayan Buika, yepyeni albümü ‘Vivir Sin Miedo’da kendi şarkılarınu yazıyor, üretiyor ve de Reggae, Ragga , Flamenko, R&B, Afrobeat ve Gospel’ı muhteşem bir şekilde harmanlıyor. İstanbul’a gelen Buika ile müzik üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirmiştim.





 Şarkı söylemek benim için hayatı kutlamak demek. Aynı zamanda duygularımızı ortaya çıkarmak ve dünya ile iletişim kurmanın bir yolu.


Şarkı söylemek sizin için ne ifade ediyor, kendinizi nasıl hissediyorsunuz sahnede şarkı söylerken?
 Şarkı söylemek benim için hayatı kutlamak demek. Aynı zamanda duygularımızı ortaya çıkarmak ve dünya ile iletişim kurmanın bir yolu. Dünyanın bir yarısının diğer yarısını dinlediğini düşünüyorum. Bazen konuşarak anlatmak zordur ama güzel bir melodiyi herkes anlar.
     
Sesinizle insanların kalplerine dokunuyorsunuz, sesinizde çok şey görüp geçirmiş, acılara şahit olmuş bir tını var, sesinizin gücü hakkında ne düşünüyorsunuz?
Şarkı söylerken herkese ait hatıralara dair şarkı söylüyorum. Bu da sesime yansıyor. Anılarınızı filtrelemeden ve kendinizi kandırmadan hatırlamak zordur. Benim sesimde size melankoli hissi veren bu. Aynı melankoli size tanıdık geliyor. Üzüntüler ortak, bazen bütün herkesin aynı üzüntülerle çevrelenmiş olduğunu düşünüyorum. Dinleyicilerim benim acı ve hüzünlü aşklar yaşayan kardeşlerim.

Ne zaman şarkı söylemeye başladınız ve şarkıcı olmaya karar verdiniz?

Ben şarkı söylerken insanların ilgisini ilk çekmeye başladığımda, beni durdurup şarkı söylememi dinlemek istediklerinde kendimi özel bir hayvan gibi hissettim. Müziğin benim için ciddi ve gurur verici bir kader yaratacağını anladım. Bütün gücümle hayatım boyunca müzik için çalışmaya devam edeceğimi biliyordum. İnsanları çok seviyorum ve ilk şarkı söylediğimde anladım ki o andan itibaren sonsuza kadar bütün umutlarımı şarkılarımdaki notalarıma koyacağım.
Flamenko ruhunu nasıl tanımlıyorsunuz?
Flamenko da müziğin bir parçası, kulağa ve ruha iyi gelen bir parçası.

Çocukluğunuz nasıl bir ortamda geçti, müzik hayatınızın içinde miydi?
Hayatımın merkezinde barış vardı ve müzik de benim için barış demek, böyle bakarsak evet bir şekide hayatımın içindeydi.

Mayorka adasında büyüdünüz, ada yaşamı nasıldı?
Eğlenceli ve aynı zamanda zordu. Dünyanın her yerinde olduğu gibi benim gibi yeni yetişen bir genç için bazı şeyler kolay değildi. Annemin sevgisi ve inancı bana iyi olmam için yardım etti. Müzik ve şiir bana yardımcı oldu. Daha sonrasında da dinleyenlerin sevgisi beni destekledi.

Ailenizin göçmen olarak Mayorka’ya yerleşmesi sizin için üzücü bir anı mı yoksa bir kurtuluş hikayesi mi?
Bunu gerçekten bilmiyorum. O zaman küçük bir çocuktum ve annemin benim ve kardeşlerim için hayatı kolaylaştırmaya çalıştığını hatırlıyorum. Ama annem için durumun kadar da kolay olmadığı anlıyordum. Her zaman annemin cennetten bir hediye olduğu düşündüm.

Daha önce de İstanbul’a geldiniz, şehri gezme fırsatınız oldu mu, nasıl buldunuz?
Menajerime ve Pasion Turca’dan Sinan Nergiz’ e çok teşekkür ederim bu konuda. Şehrin en harika ve gizemli köşelerini, şehrin kalbini bana gösterdiler. Bu güzel şehir inanılmaz sırlar barındıran, arkadaş canlısı, onu sevmeyi bilene kapılarını açan bir şehir. Buraya her geldiğimde şükrediyorum. İstanbul dünya için bir gülümseme, sokaklarında yürüdüğümde bunu hissediyorum.

"Şarkı söylerken herkese ait hatıralara dair şarkı söylüyorum. Bu da sesime yansıyor. Anılarınızı filtrelemeden ve kendinizi kandırmadan hatırlamak zordur. Benim sesimde size melankoli hissi veren bu. Aynı melankoli size tanıdık geliyor."



Yaratıcılığınızı besleyen unsurlar neler?
Sadece yaşam, başka ne olabilir ki?

 Hangi şehirde yaşıyorsunuz, normal bir gününüz nasıl geçiyor?
Miami’de yaşıyorum ama her zaman yollardayım. Hepimiz için normal bir gün yokmuş gibi hissediyorum, her şey her an değişim ve gelişim içinde. Sadece bu değişim ve gelişimin bir parçası olmaya karar vermemiz gerekiyor.

İspanyolca ya da İngilizce şarkı söylemek arasında sizin için fark var mı?
Bana göre acı ve sevinç ikisi de aynı bütün dillerde. Ben bir fark hissetmiyorum. Sadece sözcükler farklı.

 Hangi enstürmanı daha çok seviyorsunuz?
Bütün enstürmanlar benim ruhumda yaşıyor, bunu hissediyorum, ben hepsiyim. Sadece şarkı söylediğim ana göre değişiyor seçimim.

Sevgiyi nasıl tanımlıyorsunuz?
Kelimelerle ve tariflerle tanımlanamayacak bir şey olarak görüyorum.
Meksikalı diva Chavela Vargas’ı çok sevdiğinizi biliyoruz, onun hangi yönleri sizi etkiliyor?
Müzik kariyerim boyunca mesleğimi icra etmede ondan çok şey öğrendim. En önemlisi kaybedilen bir mücadele sonrası tekrar nefes almam gerektiğini bana hatırlatması oldu. Bir pencere açarak temiz havayı içinize çekip yeniden bir başlangıç yapmam gerektiğini öğrendim. İstediklerimi böyle gerçekleştireceğimi anladım.

Müzikle ilgili en büyük hayaliniz nedir?
Ölümsüz, özgür bir nota olabilmek. Güzel bir müziğin hatırı için..

“Bir sanatçı sadece şarkı söyleyen ya da resim yapan biri değildir, hayatını sanata dönüştüren kişidir



10 Nisan 2017 Pazartesi

MODA VE TİYATRO BİRLİKTE DANS EDİYOR

GAMZE SARAÇOĞLU

HEYECANLA TASARLADI

Gamze Saraçoğlu Kim Korkar hain Kurttan tiyatro oyunu ile ilk defa deneyimlediği kostüm tasarımcılığından o kadar keyif almış ki mutlaka tekrar yapmak istiyor.





"Bu iş benim çok heyecan duyduğum ve çok keyif aldığım ve benim için önemli işlerden biriydi bu sebeple bütün işin iş sürecinde başındaydım."



Tiyatro içim kostüm tasarlama fikri nasıl ortaya çıktı?
Fikir ve öneri çok çok sevdiğim bir arkadaşım tarafından Zerrin Tekindor’dan geldi. Beni çok heyecanlandıran bir proje teklifiydi, özellikle Zerrin Tekindor’un olması benim için büyük bir şanstı. Dizi kostümlerinin çok ön planda olduğu bir dönemde tiyatro kostümü tasarlamak beni tatmin eden bir iş oldu, meslek hayatımda en keyif aldığım projelerden biri idi.




Bir tiyatro için ilk defa mı tasarım yaptınız, daha önce yapmış mıydınız?
İlk defa tiyatro kostümü tasarladım daha önce Türkiye’de çok fazla yapılan bir iş değildi bu, ilk defa 2014-15 döneminde,  Edward Albee'nin 'Kim Korkar Hain Kurttan" oyunu için kostüm tasarladım.  Daha önce Türkiye’de böyle işlerin yapıldığını biliyordum fakat bizimki biraz daha kapsamlı bir iş oldu. Oyunda dört tane karakter bulunuyordu. Martha ( Zerrin Tekindor), George (Tardu Flordun), Honey (Nilperi Sahinkaya), Nick (Şükrü Özyıldız). Bütün kostümleri ve styling’leriyle beraber biz hazırladık.

Tasarım sürecinde nasıl çalıştınız? Önce oyunu mu okudunuz?
Tasarım sürecinin başlamasında ilk önce oyunu okuduk, oyuncularla görüştük, karakterlerin yorumlarını aldık, oyunda karakterlere nasıl hayat verecekleri hakkında bilgi aldık. Daha sonra bununla alakalı çizimler yapmaya başladık. Oyunda belli hareketli bölümler olduğu için kumaşların çok doğru seçilmesi gerekiyordu kumaşların buruşmaması, esnememesi, lekeli gözükmemesi, yırtılmaması önemliydi. Bu sebeple bunlarla ilgili bir ay kadar kumaş araştırması yaptık. Daha sonra onaylanan çizimleri fit olarak provaya çıkardık, provada yapılan revizelerden sonra da ilk deneme oyunlarında kıyafetleri giydirerek kıyafetlerin performansına baktık daha sonra ufak revizelerle ana oyunu hazırlamış olduk. Projeyi konuştuğumuz ilk konuştuğumuzdan ilk 5 ay sonra ürünlerin hepsini teslim etmiştik.


Prova sürecine dahil oldunuz mu?
Bu iş benim çok heyecan duyduğum, çok keyif aldığım,  önemli işlerden biriydi bu sebeple bütün işin iş sürecinde başındaydım. Çizimlerle kumaş araştırmasına, oyuncularla görüşmekten ilk başta yapılan bir filmi vardı filmini izledim. Bütün süreçte hatta provalarda da özellikle benim için çok faydalı deneyimlerim oldu, kıyafetleri ve tasarlanan kostümleri doğru yönlendirme açısından benim için çok önemli bilgiler verdi o provalar. Bu sebeple hem çok büyük mutluluk duyduğum için işin başındaydım hem de ilk defa yapılan ilk defa yapılan işlerden biri olduğu için hakkıyla yapmak benim için çok önemliydi.



Bir tiyatro oyununa tasarım yapmanın nasıl farklılıkları var?
Farklılıkları var ama benim için manevi tatmini çok yüksek bir işti. Bu sürekli her akşam giyilen bir kostüm olduğu için ve de hareketli oyun olduğu için kostümlerde en ufak bir aksilik bir terslik oyuncunun performansını düşürdüğü ve canlı oynanıp geriye dönüş olmadığı için büyük riskler taşıyor.
 Karakterleri anlamak için oyuncularla mı konuştunuz?
Anlamak için oyuncuların hepsiyle görüştüm, onların ne istedikleri de çok önemli her gün giyecekleri kostümlerde ve karakterleri anlatacak kostümleri tasarlamak benim için onların fikrini almadan yapmak mümkün olmazdı bu sebeple aslında ilk başta 'Kim Korkar Hain Kurttan’ filmini  “Who is Afraid of Virginia Woolf"u izledim daha sonra senaryoyu okudum daha sonrada oyuncularla görüştüm onların da mutlu olması ve bu kıyafetleri keyifle giymeleri benim için çok önemliydi çok ciddi bir şekilde fark yarattığını anlıyorum sevilerek giyilen kıyafetlerin. Bizde gerçekten çok özenerek bir tasarım süreci yaşadık, astarlarından kumaşlarına seçilen ipliğe kadar ya da fitlerine kadar her şey özenli ve ince detaylarına kadar düşündük, kullanılan styling ürünlerinde bile kullanılan kaşmir palto bile o kaşmir hissini vererek tasarlandı bizim için çok heyecanlı ve çok öğretici bir proje idi.


Tekrar kostüm tasarlamak ister misiniz?
Tekrar kostüm tasarlamak tabii ki isterim benim çok mutlu olduğum bir iş bu.

FUNDA ÇEBİ

KOSTÜMDEN MODAYA

Uzun yıllar tiyatro kostümleri tasarlayan Funda Çebi kendi markası “By Çebi’yi  kurarak moda ve sahne sanatlarında tasarımlar yapan bir başka tasarımcı oldu.



“Yıllardır yaptığım karakter çözümlemeleri sayesinde fark arayan küçük bir dokunuş isteyen insanlar için tasarlamak, hayal etmek ve onlara ulaşmak istiyorum.”




Kostüm tasarlamaya nasıl başladınız?
Aslında evde başladı diyebilirim. Müzik ve sanat dolu bir evde büyüdüm. Babam Hüseyin Çebi Halen İzmir Kent  Orkestrası’nın şefi.  Ağabeyim Tayfun Çebi şu anda İzmir Devlet Opera ve Balesi'nin baş Dekoratörü. Tayfun çalışırken çizimlerine, kurduğu düşlere hayran kalırdım. Bir de gençliğimden beri, hazır, hazırlanmış giysilerin dışında kendi yarattığım kıyafetleri giymekten keyif alıyordum.

By Fund Çebi'nin 2017 İlkbahar- Yaz Koleksiyonu

Bugüne kadar kaç oyunun kostümünü hazırladınız? Bir kaçını sayar mısınız?
Gerçekten bu sorunun cevabını vermek çok zor. Ülkenin dört bir yanında Devlet Tiyatrosu dışında, Şehir Tiyatroları, Devlet Opera ve Balesi ve özel tiyatrolara da yüzlerce  kostüm tasarladım. Nora, 12. gece, Romeo ve Juliet ilk aklıma gelenler.


Aklınızda en çok yer eden ya da en çok sevdiğiniz kostümler hangi oyunlara ait?
Bu da oldukça zor bir soru. Ben kostümlerimin hepsini seviyorum sanırım. Tasarım aşamasında çok zorlandığım, beni düşündüren sonucunda da hayal dünyamı zenginleştiren iki oyundan bahsedebilirim. 2005 yılında Afife Jale ödülü aldığım, Semaver Kumpanya'da Bülent Emin Yarar ile birlikte çalıştığım Mem ile Zin ve Ankara Devlet Tiyatrolarında Ali Düşenkalkar rejisiyle yapılan  Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım oyunlarının meslek yaşamımda ayrı bir yeri olduğunu söylemek isterim.

Gözlerimi Kaparım vazifemi Yaparım

Kostüm tasarlarken nasıl bir yol izlersiniz?
Her oyunun anlatmak istediği bir tümce vardır. Burada oyun metni, rejisör ve rejisörün yorumu ile buluşmak gerekir. Oyunu okuyup, metni özümseyip yönetmenle beraber alt metin çalışmalarını yaptıktan sonra sıra yaratımıza gelir. Öncelikle karakter analizini oyunun yorumuna bağlı olarak yaparak eskizleri oluştururuz. Sonrasında kumaşlar seçilir ancak bazen kumaşçıda bitmez işiniz yani aslında her şey kumaşla da bitmez. Hayalinizi gerçekleştirmek için bazen saatlerce bir nalburda düşünüzdeki malzemeyi ararsınız. Araştırmalar, malzeme seçimleri ve eskizler tamamlandıktan sonra terzi atölyeleri, kundura, şapka ve peruka atölyeleri arasında mekik dokuma başlar.

Eşşeğin Gölgesi

Kostüm tasarlamanın incelikleri nelerdir?
Oyunun dönemi, rejisörün dünyası, dekoratörün tasarladığı mekan, ışık tasarımı, müzisyenin bestesi bazı durumlarda oyuncunun fiziksel özellikleri. Bunların hepsi kostüm tasarlarken beni etkiler. Başarılı bir kostüm tasarımcısını da etkilemelidir ayrıca.




Kostüm tasarlarken yönetmen ya da oyuncular ile nasıl bir iş birliğinde olursunuz?
Sonuçta bizler hep birlikte düş dünyasını gerçeğe dönüştürmek için çabalarız. O sırada bunun bir düş olduğunu düşünmeyiz. Bunun farkında olan herkesle çok keyifli çalışırım.

Kostüm tasarımlarınızdan sonra kendi markanızı yaratma fikri nasıl doğdu?
Belki de kendimden yola çıktım. Farklı giyinmeyi seven ve özel olmayı isteyen kişiler için hayal tasarlıyorum ve gerçekleştiriyorum. Modayı yadsımamız mümkün değil, hepimiz içindeyiz ama açıkçası yüzlerce aynı yapılmış giysinin arasında kendinize ait hissedebileceğiniz giysi bulmak çok zorlaştı. Aynı konunun çevremdeki insanlar için de bir sıkıntı olduğunu gördüğüm zaman bu işe soyunmaya karar verdim.

Markanızda her parça tek üretiliyor, markanızı anlatır mısınız?
Aldığımız her kıyafetin belki de onlarca, yüzlerce, binlerce kopyası, tıpkı basımı var oysa benim tasarımlarım tek, aynı giysiyi giymiş bir başkasıyla karşılaşma şansınız yok. Hepimizin bulmak istediği espriyi arıyorum tasarladığım giysilerde. Tiyatro kostüm tasarımcısı olmam da bu noktada bana kolaylık sağlıyor. Her karaktere ayrı tasarım. Keyifli değil mi? Hem benim için hem de elbisenin sahibi için. Yıllardır yaptığım karakter çözümlemeleri sayesinde fark arayan küçük bir dokunuş isteyen insanlar için tasarlamak, hayal etmek ve onlara ulaşmak istiyorum. Ben bu işe başladığımdan beri bana en fazla sorulan soru; emin misin? Tek, bir tane, yapamazsın başaramazsın oldu. Belki başaramam, haklı olabilirler daha çok yeniyiz. Kendinize koyduğunuz hedeflerdir zenginliğiniz ve kendime koyduğum bu hedeften vazgeçemeyeceğimi biliyorum.

Bir koleksiyon tasarlamakla kostüm tasarlamak arasındaki farklar ve benzerlikler neler?

Koleksiyon hazırlarken hiç tanımadığım, bilmediğim birinin dünyasını düşlüyorum. İşte bu benim için tasarlanmış demesi en büyük mutluluk. Çığlık istiyorum sanırım. Aslında ben ve giysinin bilinmeyen sahibesi iki kişilik bir dünya oysa tiyatro kostümü hazırlarken sadece o oyunu ve yorumunu düşünüyorum, çığlık değil elbette ama Shakespeare'in oyununu yapıyorsam bir yerlerden bana gülümsediğini hissetmek istiyorum.


ÇİMEN SOMUNCUOĞLU

GÖRSEL ŞÖLEN YARATIYOR

İstanbul Devlet Opera ve Balesi Uyuyan Güzel balesinin kostümlerini tasarlayan Deniz Somuncuoğlu tasarımlarında dansçıların rahatını ön planda tutuyor.

Çimen Somuncuoğlu

Bale için kostüm tasarlamaya ne zaman başladınız?
Devlet Opera ve Balesi’nde çalışmaya Mersin’de 1994’te başladım. İlk bale kostümümü 1996’da Şımarık Kız balesi için yaptım.


Bale kostümü tasarlamanın incelikleri neler?
Bale kostümlerinde dansçının rahat etmesi çok önemlidir. Öncelikle ince ve zarif kumaşlar seçiyorum böylece dansçılar rahat harekete edebiliyor. Hareketler ile kumaşın uyumlu olması gerekir. Kostümün dansçıyı yormayacak şekilde üzerine oturması gerekiyor. Ben tasarımlarımda özellikle az kumaş kullanmayı tercih ederim. Dansçının hareketlerin ve zarafetinin görülebilmesi için kollarını ve bacaklarını açıkta bırakacak kostümleri tercih ediyorum.

Prenseses Aurora


Yeni bir temsil için kostüm tasarlarken nasıl bir yol izlersiniz?
Önce eserin hangi dönemde geçtiğini araştırırım. Koreografın ya da rejisörün neyi anlatmak istediğini öğrenirim. Kostüm tasarlamak tek başına yapılan bir iş değil. Aynı zamanda organizasyon ve koordinasyon işi. Müziğin yumuşak mı yoksa sert mi olduğunu bile dinlemek gerekiyor. Koreografın yaratmak istediği dünya da büyük önem taşıyor. Provaları izlemek gerekiyor. Tasarım yapmadan önce hareketleri bilmek gerekiyor örneğin yırtmaç gerekiyorsa bir yırtmaç koymalısınız hareketin rahat yapılabilmesi için. Danstan yola çıkarak dansa göre bir kostüm tasarlanıyor. Tasarımlarımı yaptuktan sonra kumaş araştırmasına girerim.  Dekoratörten ne tür renkleri kullandığını da öğreniyorum. Çok fazla dans etmeyecek karakterler oluyor, kraliçe gibi o zaman onlar için farklı kumaşlar seçebiliyorum.  Atölyelerimizde terzilerimiz ile kalıplarımız çıkarıyoruz. Provalar yapılıyor ve adım adım takip ediyoruz.

Prenses Aurora kostüm  tasarımı


Uyuyan Güzel Balesi’nin kostümlerinin hazırlanma sürecini anlatır mısınız?
Uyuyan Güzel için de önce dönem araştırması yaptım. Koreograf ve direktörümüz ile toplantılar yaptık. Renk ve kumaş seçiminde adım adım ilerledik. Genel provada kral ve kraliçe için tasarladığım pelerinlerin sönük kaldığını gördük. O zaman daha tok duran bir kadife kumaşla değişiklik yaptık.

Salkım Söğüt Perisi


Bugüne kadar tasarladığınız kostümler arasında hafızanızda en çok yer edenler hangileri?
Biraz şımarıklık yapacağım ama Şımarık Kız ve Uyuyan Güzel.

Şu anda üzerinde çalıştığınız tasarım hangi temsil için bahseder misiniz?
Uğur Seyrek’in Dört Mevsim Vivaldi eseri için kostüm tasarlıyorum. 29 Nisan Dünya Dans Günü’nde ilk gösteri gerçekleşecek. Dört mevsimi duygusal açıdan anlatan bir çalışma. Yaz, kış, bahar gibi değil mevsimleri duygular ile anlatacağımız ruhsal bir iş.