uçan at
28 Ekim 2022 Cuma
Monte Carlo Balesi Kostüm Tasarımcısı/Philippe Guillotel
Philippe Guillotel
Monte Carlo Balesi Kostüm Tasarımcısı
"Kostümleri çizdiğim anda var oluyorlar aslında, sonrasında benden çıkıyorlar ve adeta onları koreografa ve yönetmeme göstermemi istiyorlar.
Dansçıların daha çok hayvan gibi gözükebilmeleri için ellerinin mümkün olduğunca az görünmesi gerekiyordu."
Yeni bir gösterinin kostümlerini nasıl hazırlıyorsunuz?
Özel bir bale için daha önce neler yapıldığını araştırmakla işe başlıyorum. Hikayesini okuyorum ve farklı boyutlarını araştırmıyorum. Farklı karakterlerle kendi bakış açımı katarak küçük çizimlerle sayfaları dolduruyorum. Başlangıçta yaptıklarım hiç hoşuma gitmiyor, ama daha sonra kafamdaki dünya şekillenmeye başlıyor ve farklı karakterler kabuğundan çıkarak hayat buluyor. Onları çizdiğim anda var oluyorlar aslında, sonrasında benden çıkıyorlar ve adeta onları koreografa ve yönetmeme göstermemi istiyorlar. Böylece bir karakter doğuyor.
Çalışmaya başlamadan önceki hazırlık sürecinizden bahsedebilir misiniz?
İşe araştıracağım alanları belirlemekle başlıyorum. Örneğin bu bale için işe avcıların farklı dönemlerde nasıl giyindiğini araştırarak başladım. Farklı türde kuşları ve onların tüylerini derin bir şekilde inceleyerek devam ettim.
“Göl” balesinin kostümlerini hazırlarken nelerden ilham aldınız?
Aklıma en çok takılan şey, klasik balenin en ikonik kostümü olan düz tütünün bu baleyle mükemmelliğe ulaşmış olması oldu. Bu yüzden bunu dikkate almam çok önemliydi. Tabii ki klasik tütüye kendi modern yaklaşımımı kattım. Yönetmen de kendi düşüncelerini benimle paylaşarak yaratım sürecinin şekillenmesine yardım etti. Dansçıların daha çok hayvan gibi gözükebilmeleri için ellerinin mümkün olduğunca az görünmesi gerektiğini söyledi. Bu da gerçekten daha vahşi bir ortam hissi verebilmeye yardım etti.
Son gösterinizde kostümleri hazırlarken en çok hangi malzemeleri kullandınız?
Malzeme olarak aşırı hiçbir şey kullanmadım. Öncelik dansçıların kendilerini rahat hissetmesiydi. Lycra, tül, file ve şifon ile çalıştım. Sonra onları işlemlerden geçirdik. Boyadık, pile verdik, baskılar yaptık… Düşmanların daha rahatsız edici gözükmeleri için tüylerinde bronz gerçek yavru horoz tüylerini tercih ettim. Kuğular için ise stüdyoda yapılmış yapay tül tüyleri kullandım. Hafif ve sağlam olmaları gerekiyordu. Bolca ve farklı tonlarda seçtim.
Dans kostümleri yaratmanın sırları neler? Kuğu Gölü Balesi gibi özel bir balenin kostümlerini hazırlamak ne kadar sürüyor?
İşin sırrı dansçıların, kıyafetlerini sanki kendileri seçmişçesine hem güzel hem rahat hissetmelerinde. Tabii ki provalar ve tadilatlar uzun sürüyor. Koreograf ve yönetmenle yaptığım ilk toplantıdan sonra bu balenin kostümlerini hazırlamam bir yıl sürdü.
Günlük hayatınızda en beğendiğiniz tasarımcılar hangileri?
Jean-Paul Gaultier, Jean-Paul Goude, Apple'in tasarımcısı, Alexander McQueen ve daha birçok isim…
Kostüm tasarımcısı olarak çalışmaya nasıl başladınız?
Küçük bir çocukken bile kostümler beni heyecanlandırırdı. Tam olarak hatırlayamasam da sanırım altı ya da yedi yaşındaydım. Kıyafetler ve kostümler hakkında her şeyi öğrenmek istiyordum. Nasıl tasarlarım ve nasıl gerçeğe dönüştürürüm diye kafa yorardım. Ve sonra dans resmin içine girdi. Kostüm başlı başına harika bir şey, ama hareket eden bir kostüm sihirli! İşe Club Med’in şovlarıyla başladım, daha sonra 1980’lerde modern dans kostümleri yaptım. Daha sonra Philippe Decouflé ile tanıştım ve birlikte kariyerlerimizde ilerledik. Aynı şekilde Jean-Christophe Maillot ile de.
Monte Carlo Balesi ile hikayeniz ne zaman başladı?
Jean-Christophe Maillot, Uyuyan Güzel’de onunla çalışmamı teklif etti. O dönemde danstan uzaklaşıyordum. Alain Chabat ile Asterix kitaplarından uyarlanan Mission Cleopatra filmi için çalışmayı yeni bitirmiştim. 11 Eylül 2001’de Monaco’ya geldiğimde çok coşkulu değildim aslında. Fazla ‘klasik’ olacağını düşünmüştüm, ama Jean-Christophe Maillot ile birlikte çalışmaya başladığımızda ve benimle aklındakileri paylaştığında balenin büyüsüne kapıldım.
Tasarladığınız en unutulmaz kostüm hangisiydi?
Belle için hazırladığım kostüm… Bazıları 2.5 metrelik şeffaf bir balonun kostüm olmadığını düşünebilir, ama bana göre öyle.
Kimin için kostüm tasarlamak isterdiniz?
Prens Albert için.
7 Ocak 2021 Perşembe
29 Kasım 2018 Perşembe
CHANEL KOZMETİK SERÜVENİ
CHANEL NO 5'İN YOLCULUĞU
1921 senesinde Chanel’in ilk -sonrasında oldukça ses
getirecek- parfümü olan Chanel No.5’in yaratıcısı Ernest Beaux Chanel’e 1-5 ve
20-24 arası iki seri sundu. Chanel ise 5’i tercih etti. Beaux’un “Peki parfümün
ismi neden Chanel No.5?” sorusuna karşılık ise, “Ben her yılın beşinci ayı olan
Mayıs’ın 5’inde defilemi başlatırım ve bu 5 numara bana şans getirecek, inanıyorum.”
deyip markasının adını ‘Chanel No.5’ koydu.
Chanel No.5’in yaratıcısı Ernest Beaux.
Coco Chanel parfüm için çok basit
bir şişe çizdi. Şişenin içindekinin şişeden çok daha önemli olduğunu da hep
söyledi. 1920 ve 1930’lu yıllar arasında Coco Chanel 1922’de Chanel No.22,
1924’te Cuir de Russie, 1925’te Gardenia ve 1926’da Bois Des Iles gibi birçok
yeni parfüm çıkardı ama hiçbiri Chanel No.5 kadar ses getirmedi. 1954 yılında
Amerikalı aktris Marilyn Monroe Chanel No. 5 parfümünü tanıttı. Bir röportaj
sırasında, bir gazeteci, Marilyn Monroe’ya uyumak için ne yaparsınız diye
sordu, Monroe’nun cevabı ilginçti: “No. 5’in küçük bir damlasını koklamam
yeterli”. İstemeden de olsa Marilyn’in bu sözleri, mükemmel bir reklam sloganı
olmuştu bile.
Bir röportaj sırasında, bir gazeteci, Marilyn Monroe’ya uyumak için ne yaparsınız diye sordu, Monroe’nun cevabı ilginçti: “No. 5’in küçük bir damlasını koklamam yeterli.
Bu, Chanel için büyük bir şanstı çünkü o zamana kadar No.5’in
satışlarının çok da iyi gittiği söylenemezdi. hanel, genç takipçilerini
sevindirmek için 2003 yılında Coco Mademoiselle’i çıkardı. Aynı yıl muazzam bir
popülerliğe kavuşan Chanel, Cambon’da bir butik daha açtı. Asya pazarında da
etkisini sürdüren Chanel, şık ve lüks bir alışveriş bölgesinde bulunan 50
milyon dolar ödediği 2 bin 400 metrekarelik bir mağazasını açtı.
Chanel ilk makyaj koleksiyonunu 1924 yılında sundu.
Chanel ilk makyaj koleksiyonunu 1924 yılında sundu.
Koleksiyon rujlardan ve yüz pudralarından oluşuyordu.Karl Lagerfeld'in merakla beklenen kısa filmi "One Upon
a Time"da Keira Knightley'nin Coco
Chanel'i canlandırdırdı. Markanın başlangıç hikayesinin anlatıldığı kısa film,
Chanel'in ilk mağazası olan Deauville'de geçiyor. 1913 yılında geçen ve adeta
kısa bir dönem filmi olan videoda, şahane kostümler içerisinde Stella Tennant,
Lindsey Wixson, Ashleigh Good gibi oyuncuları görüyoruz.
Karl Lagerfeld'in merakla beklenen kısa filmi "One Upon a Time"da Keira Knightley'nin Coco Chanel'i canlandırdırdı.
Chanel 2016 Makyaj
koleksiyonu için güzel oyuncu Kristan Stewart ile anlaştı. Chanel'den yapılan
açıklama da Stewart'ın büyüleyici güzelliğini Chanel makyaj ürünleri ile öne
çıkardıklarını açıkladılar. "Modern ve magnetik güzelliği ve özgür ruhuyla
Kristen, günümüz Chanel kadını profiline tam anlamıyla denk düşüyor." diye
de vurguladılar. Kristen Stewart yıllardır Karl Lagerfeld'in ilham perisi.
Chanel 2016 Makyaj koleksiyonu için güzel oyuncu Kristan Stewart ile anlaştı.
Bu
yüzden Chanel makyajına yüz vermesi de elbette ki kaçınılmaz oldu. Kampanyanın
fotoğrafları usta fotoğrafçı Mario Testino'ya emanet edildi ve harika kareler
çıktı.
Keira Knigtly Rouge Coco’nun 2016’da yüzü oldu. Koleksiyon,
parlak pembelerden, koyu şarap bordosuna kadar 29 farklı renk alternatifinde
yer aldı. Chanel sevenler için ufak bir ayrıntı daha her ruj efsanevi Coco
Chanel’in bir arkadaşının ismini taşıdı.
4 Eylül 2018 Salı
29 Ağustos 2018 Çarşamba
BALİ'DE NEREYE GİTMELİ?
Benim Balim
Tütsü kokuları, yeşilin binbir tonu ve huzur Bali'nin üç temel özelliği. Bu tatil adası eğlence ve dinginlik arayanlara farklı seçenekler sunuyor.
Evlendikten sonra balayı yapma şansımız olmadı. Biz de geç balayı yapmak için Bali'ye gelmeye karar verdik. Bali deyince sizin aklınıza ne geliyor bilmiyorum benim istediğim doğa ile iç içe olmaktı. Araştırdıkça ve gidenlerle konuştukça Bali'de tatilin sakinlik, huzur ve doğadan ibaret olmadığını oldukça hareketli olduğunu gördüm. Bali oldukça büyük bir ada ve gidecek pek çok farklı bölge var. En popüleri Antalya'ya benzetilen Seminyak. Seminyak beach kültürünün olduğu oldukça turistik bir yer. Biz sırası ile Nusa Dua, Seminyak ve Ubud'da kaldık. Bir daha gelme şansım olursa çok turistik olmayan iç bölgelere de gitmek isterim.
Ubud yeşili ile beni büyüleyen yerlerden biri oldu. Yukarıdaki fotoğragı Ayung Resort otelinde çektim.
Uçak
Biz Singapur Havayolları ile geldik. Biletimizi Şubat'ta alarak Ağustos ayı yani en yüksek sezonu tercih ettik. 2018 Şubat'ta 6500 tl ye iki kişi almış olduk. Eğer Haziran'da alsak iki katı ödememiz gerekecekti. Yani önceden planlamakta fayda var. Istanbuş Atatürk'ten 10 saat Singapur'a uçtuk ve ardından iki saat ara ile Bali uçağına bindik ve 3,5 saat uçtuk. Havalimanında hemen siE yüksek fiyatlar sunuyorlar sıkı bir pazarşıkşa ilk fiyatın yğzde ellisinden aşağı gidebilirsiniz. Bize 500 bin dediği yere 100 bin rupiye başka bir şöför götütürüm dedi. Grab uygulaması var Uber gibi ama havalimanına girişi yasak.Ben size taksimetresi olan Blue Bird'u öneririm hem güvenilir hem de yasal.
Nusa Dua
Nusa Dua Bali'de denizin en güzel olduğu bölge. Aynı sebeple de su sporlarının yaygın olarak yer aldığı bir bölge. Burada vızır vızır geçen jet skiler, motorun arkasına bağlı büyük deniz yatakları gibi her türlü su sporu mevcut. Denizin rengi oldukça güzel. Biz Nusa Dua Novotel'de iki gece konakladık. bahçe terası olarak adlandırılan bir oda tercih ettik. Otel deniz kıyısında. Otelin enerjisi oldukça güzel. Daha sonra Seminyak ve Ubud'a gittiğimizde bu bölgenin daha sakin bir bölge olduğunu anlamış olduk.
Nusa Dua Bali'deki en güzel denize sahip.
Bali'deki ilk gecemizi geleneksel Bali mutfağı ile ünlü bir restoranda geçirmeye karar verdik. Bumbu Bali Restaurant& Cooking School Nusa Dua'da bulunuyor. Şişe geçirilerek mangalda pişirilen Satay Bali'de en çok karşılaşacağınız yiyeceklerden biri. tavuk, balık ve eti şişe geçirerek mangalda pişiriyorlar. Yanında da pek çok farklı meze geliyor. Ben hepsini sevmesemde damak tadınıza göre beğendikleriniz olacaktır. Bu restoranda aynı zamanda Bali geleneksel müziğini dinleyerek dansçıları izleyebilirsiniz. Nusa Dua deniz şeridinde yer aldığı için havası çok güzel. Bölge turizmi deniz odaklı, tabi sıra sıra masaj dükkanları burada da bulunuyor ama kalite olarak biraz düşükler.
Bumbu Bali Restaurant&Cooking Scholl geleneksel Bali lezzetlerini sunuyor, üstteki fotoğrafta Bali'nin geleneksel yemeği Satay'ı görüyorsunuz.
Uluwatu Tapınağı
Bali bildiğiniz gibi bir tapınaklar adası. Uluwatu Tapınağı konumu sebebi ile de en çok ziyaret edilen tapınaklardan biri. Bir uçurumun tepesinde konumlanan tapınak bir Hindu Tapınağı. Hint Okyanusu'nun eşsiz manzarasının yer aldığı tapınak bir parkın içinde bulunuyor. Burayı ziyaret eden herkes gün batımında gelerek Kacak dansını seyrediyor. Kecak dansı için çok beklenti içine girmememenizi tavsiye ederim ve çıkışa yakın oturursanız sonuna kadar seyretmeden gidebilirsiniz.
Uluwatu Tapınağı'nda gün batımında gerçekleştirilen Kecak dansı.
JIMBARAN
Jimbaran Bali'nin popüler sahillerinden biri. Akşamları kumların üzerine masalarını kuran restoranlarda binbir çeşit deniz ürünü bulunuyor. Okyanusa karşı yemek yemek ve kumlarda yürüyüş yapmak oldukça keyifli. Bizim tercih ettiğimiz restoran Blue Ocean Seafood oldu. Yemek sırasında yanınıza gelen müzisyenler oldukça keyifli bir müzik yapıyorlar.
Jimbaran'da deniz ürünlerinin her çeşidini bulmak mümkün.
SEMINYAK
Seminyak Avustralyalı turistlerin yoğun olarak gelip tatil yaptığı bir bölge. Bali'de havuz partilerinin yaygınlaşmasının sebebi Avustralyalılar. Yaz tatillerlerinde yakınlığı sebebi ile geldikleri Bali'de eğlenmekten büyük keyif alıyorlar. Malezyalılar ve Endonezyalıların yoğun olarak tercih ettiği adada Avrupalılar azınlıkta kalıyor. Her yerde Çinlileri ve Çin restoranlarını görebilirsiniz. Biz Seminyak'ta bize ait bir villa kiraladık. Taman Amertha isimli villamızda küçük bir havuzumuzda vardı. Merkeze on dakika yürüme mesafesinde olduğu için gece çarşının içine giderek rahatlıkla gezdik. Yemek yedikten sonra Red Carpet Champagne Bar'da bir şampanya içmeyi ihmal etmedik. Seminyak merkezde çok tercih edilen restoran cafelerden biri de La Favela. Bir çok antika obje ile dekore edilmiş üç katlı bu büyük restoranı çok sevdik. Seminyak'ta pek çok beach var ama biz beach'e gitmeyi tercih etmedik. Villamızda havuza girerek masaj için randevu verdik. İki gün eve gelerek bize masaj yaptılar ve Türkiye'ye göre dörtte biri bir rakam ödedik. Masaj ortalamaydı ama fiyat ve performans düşünülürse oldukça iyi bir sonuçtu. Bali'deki en güzel masajı Ubud'da otelde yaptırdım.
Taman Amertha Villas Seminyak
UBUD
Bali'de en çok beğendiğim bölge Ubud oldu. Merkezi yine çok kalabalı ama etrafı o kadar yeşil ve huzurlu ki. Tegalalang Pirinç Tarlası Bali'de gezdiğim yerler arasında sanırım en çok kalbimi çelen yer oldu. Yeşilin her tonuna sahip bu pirinç terasını kendi başınıza keşfedebilir ahşap bankta oturarak seyre dalabilirsiniz. Ubud merkezde Ubud Sarayı'nı, onun hemen yanındaki Ubud pazarını gezebilirsiniz. Pazarda mutlaka pazarlık yapın, ilk fiyatın üçte birine rahatlıkla o ürünü alabilirsiniz. Pazarda hemen hemen adaya ait her şeyi bulmak mümkün. Bali'nin el yapımı tütsüleri meşhur ve harika kokuyorlar. İki saat yanan büyük tütsülerden aldım ve çok beğendim.
Ahşap oymacılığı çok gelişmiş olan Bali'de kapılara bayıldım.
Merkezde pek çok restoran ve bar mevcut. Bali yemeği yapan bir restoranda yemeğimizi yedikten sonra Lazy Cat'te koktely içmeye gittik. Bu cafe turistik olsa da kokteylleri ve tatlıları çok güzel. İçinizi açan bir atmosferi var. Bali'de pek çok şelale var biz Ubud'da bulunan Tegenungan Şelalesi'ni ziyaret ettik. Yanınıza mayonuzu almayı almayı ihmal etmeyin. Bali'de bir diğer yaygın aktivite Bali Swing, yani her yerde doğaya karşı salıncaklar kurmuşlar. Onlara binerek altınızdaki uçuruma aldırmadan sallanıyorsunuz. Bali Swing Ubud'da oldukça popüler o yüzden çok kalabalıktı. Biz çok sıra beklemek istemediğimiz için sadece bir salıncağa bindik.
Bali'nin vazgeçilmez aktivitesi Bali Swing
Campuhan yürüyüş yolu yine Ubud merkezde bulunan ve hemen hemen her turistin yürüdüğü bir yürüyüş yolu. Doğanın içinde yürüyüş yapıp sonunda soğuk bir hindistan cevizi suyu içebilirsiniz. Son bölgemiz Ubud'da doğanın içinde bir otelde kalmak istediğimiz için Ayung Resort'u seçtik. Bu yerel işletme otel aynı zamanda bir sanat oteli .Otelin içinde ve odamızın her yerinde heykeller vardı. Biz orada özel havuzlu bir villayı tercih ettik. Balayımızın son günleri özel bir yer olmasını istedik.
Ayung Resort'teki villamız ormanın tam da içindeydi.
Ayung Nehri'nin kıyısında olan otelde çok güzel zaman geçirdik. sabah gözümüzü açtığımızda ormanda ağaçtan ağaca geçen maymunları gözlemledik. bir maymun ailesi çatımıza çıkıp bahçemize atladı. Maymunları otelin bahçesinde oldukça sık gördük. O kadar sevimliler ki. Tabii dokunacak mesafeye gelmedik ama oldukça yakından gördük.
Tegallalang Pirinç Tarlası ruhunuzu dinlendirecek güzellikte.
Otelde yine Bali'ye özgü çorbalar içmekten vazgeçmedim. Soto Ayam onların geleneksel çorbası. Tavuk ve noddle ile yapıyorlar zaman zaman isteğe göre yumurta ekliyorlar. Papaya çorbası ve özellikle mısır çorbası favori çorbalarım arasına girdi.
Tatlı mısır çorbası
Bali'de doğanın içinde meditasyon yapıp, mantralar söyledim. Otelde sabahları yoga dersi vardı. Odamızda tütsü yakmaya devam ettim. Çiçeklerler dolu küvetin tadını çıkardım. Bu aktiviteler hemen enerjinizi değiştiriyor. Doğayı ve tropikal iklimi seven herkes Bali'den büyük keyif alacaktır.
Nelere dikkat etmeli
Bali ekonomik olarak güçlü değil ve halk fakir. Dolar ve Euro onların parası karşısında güçlü olduğu için her alanda pazarlık yapabilirsiniz.Burada 400 bin rupi ile başlayan fiyatlar almayacağınız anlaşılınca "Sen kaç lira verirsin?" sorusuna dönüyor ve 100 bin rupiye alabiliyorsunuz. Pazarlıktan vazgeçmeyin. Masaj her yerde var ama iyi bir masaj istiyorsanız biraz daha üst seviyedeki yerleri tercih edin derim. Ayak masajında fiyat erip bitiminde o tek ayaktı diyebiliyorlar, başında fiyatı belirleyin.Tüm restoran ve masaj salonları yüzde 10 vergi ve servis ücreti var.
Nizam ve Petek
Tütsü kokuları, yeşilin binbir tonu ve huzur Bali'nin üç temel özelliği. Bu tatil adası eğlence ve dinginlik arayanlara farklı seçenekler sunuyor.
Evlendikten sonra balayı yapma şansımız olmadı. Biz de geç balayı yapmak için Bali'ye gelmeye karar verdik. Bali deyince sizin aklınıza ne geliyor bilmiyorum benim istediğim doğa ile iç içe olmaktı. Araştırdıkça ve gidenlerle konuştukça Bali'de tatilin sakinlik, huzur ve doğadan ibaret olmadığını oldukça hareketli olduğunu gördüm. Bali oldukça büyük bir ada ve gidecek pek çok farklı bölge var. En popüleri Antalya'ya benzetilen Seminyak. Seminyak beach kültürünün olduğu oldukça turistik bir yer. Biz sırası ile Nusa Dua, Seminyak ve Ubud'da kaldık. Bir daha gelme şansım olursa çok turistik olmayan iç bölgelere de gitmek isterim.
Ubud yeşili ile beni büyüleyen yerlerden biri oldu. Yukarıdaki fotoğragı Ayung Resort otelinde çektim.
Uçak
Biz Singapur Havayolları ile geldik. Biletimizi Şubat'ta alarak Ağustos ayı yani en yüksek sezonu tercih ettik. 2018 Şubat'ta 6500 tl ye iki kişi almış olduk. Eğer Haziran'da alsak iki katı ödememiz gerekecekti. Yani önceden planlamakta fayda var. Istanbuş Atatürk'ten 10 saat Singapur'a uçtuk ve ardından iki saat ara ile Bali uçağına bindik ve 3,5 saat uçtuk. Havalimanında hemen siE yüksek fiyatlar sunuyorlar sıkı bir pazarşıkşa ilk fiyatın yğzde ellisinden aşağı gidebilirsiniz. Bize 500 bin dediği yere 100 bin rupiye başka bir şöför götütürüm dedi. Grab uygulaması var Uber gibi ama havalimanına girişi yasak.Ben size taksimetresi olan Blue Bird'u öneririm hem güvenilir hem de yasal.
Nusa Dua
Nusa Dua Bali'de denizin en güzel olduğu bölge. Aynı sebeple de su sporlarının yaygın olarak yer aldığı bir bölge. Burada vızır vızır geçen jet skiler, motorun arkasına bağlı büyük deniz yatakları gibi her türlü su sporu mevcut. Denizin rengi oldukça güzel. Biz Nusa Dua Novotel'de iki gece konakladık. bahçe terası olarak adlandırılan bir oda tercih ettik. Otel deniz kıyısında. Otelin enerjisi oldukça güzel. Daha sonra Seminyak ve Ubud'a gittiğimizde bu bölgenin daha sakin bir bölge olduğunu anlamış olduk.
Nusa Dua Bali'deki en güzel denize sahip.
Bali'deki ilk gecemizi geleneksel Bali mutfağı ile ünlü bir restoranda geçirmeye karar verdik. Bumbu Bali Restaurant& Cooking School Nusa Dua'da bulunuyor. Şişe geçirilerek mangalda pişirilen Satay Bali'de en çok karşılaşacağınız yiyeceklerden biri. tavuk, balık ve eti şişe geçirerek mangalda pişiriyorlar. Yanında da pek çok farklı meze geliyor. Ben hepsini sevmesemde damak tadınıza göre beğendikleriniz olacaktır. Bu restoranda aynı zamanda Bali geleneksel müziğini dinleyerek dansçıları izleyebilirsiniz. Nusa Dua deniz şeridinde yer aldığı için havası çok güzel. Bölge turizmi deniz odaklı, tabi sıra sıra masaj dükkanları burada da bulunuyor ama kalite olarak biraz düşükler.
Bumbu Bali Restaurant&Cooking Scholl geleneksel Bali lezzetlerini sunuyor, üstteki fotoğrafta Bali'nin geleneksel yemeği Satay'ı görüyorsunuz.
Uluwatu Tapınağı
Bali bildiğiniz gibi bir tapınaklar adası. Uluwatu Tapınağı konumu sebebi ile de en çok ziyaret edilen tapınaklardan biri. Bir uçurumun tepesinde konumlanan tapınak bir Hindu Tapınağı. Hint Okyanusu'nun eşsiz manzarasının yer aldığı tapınak bir parkın içinde bulunuyor. Burayı ziyaret eden herkes gün batımında gelerek Kacak dansını seyrediyor. Kecak dansı için çok beklenti içine girmememenizi tavsiye ederim ve çıkışa yakın oturursanız sonuna kadar seyretmeden gidebilirsiniz.
Uluwatu Tapınağı'nda gün batımında gerçekleştirilen Kecak dansı.
JIMBARAN
Jimbaran Bali'nin popüler sahillerinden biri. Akşamları kumların üzerine masalarını kuran restoranlarda binbir çeşit deniz ürünü bulunuyor. Okyanusa karşı yemek yemek ve kumlarda yürüyüş yapmak oldukça keyifli. Bizim tercih ettiğimiz restoran Blue Ocean Seafood oldu. Yemek sırasında yanınıza gelen müzisyenler oldukça keyifli bir müzik yapıyorlar.
Jimbaran'da deniz ürünlerinin her çeşidini bulmak mümkün.
SEMINYAK
Seminyak Avustralyalı turistlerin yoğun olarak gelip tatil yaptığı bir bölge. Bali'de havuz partilerinin yaygınlaşmasının sebebi Avustralyalılar. Yaz tatillerlerinde yakınlığı sebebi ile geldikleri Bali'de eğlenmekten büyük keyif alıyorlar. Malezyalılar ve Endonezyalıların yoğun olarak tercih ettiği adada Avrupalılar azınlıkta kalıyor. Her yerde Çinlileri ve Çin restoranlarını görebilirsiniz. Biz Seminyak'ta bize ait bir villa kiraladık. Taman Amertha isimli villamızda küçük bir havuzumuzda vardı. Merkeze on dakika yürüme mesafesinde olduğu için gece çarşının içine giderek rahatlıkla gezdik. Yemek yedikten sonra Red Carpet Champagne Bar'da bir şampanya içmeyi ihmal etmedik. Seminyak merkezde çok tercih edilen restoran cafelerden biri de La Favela. Bir çok antika obje ile dekore edilmiş üç katlı bu büyük restoranı çok sevdik. Seminyak'ta pek çok beach var ama biz beach'e gitmeyi tercih etmedik. Villamızda havuza girerek masaj için randevu verdik. İki gün eve gelerek bize masaj yaptılar ve Türkiye'ye göre dörtte biri bir rakam ödedik. Masaj ortalamaydı ama fiyat ve performans düşünülürse oldukça iyi bir sonuçtu. Bali'deki en güzel masajı Ubud'da otelde yaptırdım.
Taman Amertha Villas Seminyak
UBUD
Bali'de en çok beğendiğim bölge Ubud oldu. Merkezi yine çok kalabalı ama etrafı o kadar yeşil ve huzurlu ki. Tegalalang Pirinç Tarlası Bali'de gezdiğim yerler arasında sanırım en çok kalbimi çelen yer oldu. Yeşilin her tonuna sahip bu pirinç terasını kendi başınıza keşfedebilir ahşap bankta oturarak seyre dalabilirsiniz. Ubud merkezde Ubud Sarayı'nı, onun hemen yanındaki Ubud pazarını gezebilirsiniz. Pazarda mutlaka pazarlık yapın, ilk fiyatın üçte birine rahatlıkla o ürünü alabilirsiniz. Pazarda hemen hemen adaya ait her şeyi bulmak mümkün. Bali'nin el yapımı tütsüleri meşhur ve harika kokuyorlar. İki saat yanan büyük tütsülerden aldım ve çok beğendim.
Ahşap oymacılığı çok gelişmiş olan Bali'de kapılara bayıldım.
Merkezde pek çok restoran ve bar mevcut. Bali yemeği yapan bir restoranda yemeğimizi yedikten sonra Lazy Cat'te koktely içmeye gittik. Bu cafe turistik olsa da kokteylleri ve tatlıları çok güzel. İçinizi açan bir atmosferi var. Bali'de pek çok şelale var biz Ubud'da bulunan Tegenungan Şelalesi'ni ziyaret ettik. Yanınıza mayonuzu almayı almayı ihmal etmeyin. Bali'de bir diğer yaygın aktivite Bali Swing, yani her yerde doğaya karşı salıncaklar kurmuşlar. Onlara binerek altınızdaki uçuruma aldırmadan sallanıyorsunuz. Bali Swing Ubud'da oldukça popüler o yüzden çok kalabalıktı. Biz çok sıra beklemek istemediğimiz için sadece bir salıncağa bindik.
Bali'nin vazgeçilmez aktivitesi Bali Swing
Campuhan yürüyüş yolu yine Ubud merkezde bulunan ve hemen hemen her turistin yürüdüğü bir yürüyüş yolu. Doğanın içinde yürüyüş yapıp sonunda soğuk bir hindistan cevizi suyu içebilirsiniz. Son bölgemiz Ubud'da doğanın içinde bir otelde kalmak istediğimiz için Ayung Resort'u seçtik. Bu yerel işletme otel aynı zamanda bir sanat oteli .Otelin içinde ve odamızın her yerinde heykeller vardı. Biz orada özel havuzlu bir villayı tercih ettik. Balayımızın son günleri özel bir yer olmasını istedik.
Ayung Resort'teki villamız ormanın tam da içindeydi.
Ayung Nehri'nin kıyısında olan otelde çok güzel zaman geçirdik. sabah gözümüzü açtığımızda ormanda ağaçtan ağaca geçen maymunları gözlemledik. bir maymun ailesi çatımıza çıkıp bahçemize atladı. Maymunları otelin bahçesinde oldukça sık gördük. O kadar sevimliler ki. Tabii dokunacak mesafeye gelmedik ama oldukça yakından gördük.
Tegallalang Pirinç Tarlası ruhunuzu dinlendirecek güzellikte.
Otelde yine Bali'ye özgü çorbalar içmekten vazgeçmedim. Soto Ayam onların geleneksel çorbası. Tavuk ve noddle ile yapıyorlar zaman zaman isteğe göre yumurta ekliyorlar. Papaya çorbası ve özellikle mısır çorbası favori çorbalarım arasına girdi.
Tatlı mısır çorbası
Bali'de doğanın içinde meditasyon yapıp, mantralar söyledim. Otelde sabahları yoga dersi vardı. Odamızda tütsü yakmaya devam ettim. Çiçeklerler dolu küvetin tadını çıkardım. Bu aktiviteler hemen enerjinizi değiştiriyor. Doğayı ve tropikal iklimi seven herkes Bali'den büyük keyif alacaktır.
Nelere dikkat etmeli
Bali ekonomik olarak güçlü değil ve halk fakir. Dolar ve Euro onların parası karşısında güçlü olduğu için her alanda pazarlık yapabilirsiniz.Burada 400 bin rupi ile başlayan fiyatlar almayacağınız anlaşılınca "Sen kaç lira verirsin?" sorusuna dönüyor ve 100 bin rupiye alabiliyorsunuz. Pazarlıktan vazgeçmeyin. Masaj her yerde var ama iyi bir masaj istiyorsanız biraz daha üst seviyedeki yerleri tercih edin derim. Ayak masajında fiyat erip bitiminde o tek ayaktı diyebiliyorlar, başında fiyatı belirleyin.Tüm restoran ve masaj salonları yüzde 10 vergi ve servis ücreti var.
Nizam ve Petek
10 Mayıs 2018 Perşembe
SİNEMA TARİHİNE PARILTILARI VE TASARIMLARI İLE DAMGA VURAN MÜCEVHERLER
SİNEMA
TARİHİNE PARILTILARI VE TASARIMLARI İLE DAMGA VURAN MÜCEVHERLER
Sinema,
tarihi ve unutulmaz roman kişiliklerini beyaz perdeye aktarırken seçimini lüks
mücevherden yana kullandı. Aradan seneler geçse de filmlerdeki soluk kesen
takılar görenlerin takdirini topluyor. Dünyaca ünlü oyuncuların canlandırdığı
karakterlere hangi markalar tasarımları ile renk vermiş araştırdık.
DIANA İLHAM VERDİ
İsviçreli
firma, Wales Prensesinin hem statüsü hem de kişiliğiyle bire bir örtüşen
inanılmaz uyumlu bir koleksiyon oluşturmayı başardı. Galler Prensesi'ni konu
edinen ve merakla beklenen, Diana filminde en özel Chopard Mücevherleri,
Diana'nın göz kamaştırıcı zevkini yansıtmaya yardımcı oldu. Yönetmenliğini Oliver Hirschbiegel'in üstlendiği film
ülkemizde de yoğun ilgi gördü . Firma, yapımcılığını ödüllü İngiliz firması
Ecosse Filmsin üstlendiği Diana filminde
Prenses Diana'nın kullanmayı tercih edebileceği mücevherleri kendi özel
koleksiyonlarından seçip belirledi. Bu filmde Diana'yı canlandıran başrol
oyuncusu Naomi Watts'ın çekimlerde
kullandığı mücevherler için özel bir kostüm tasarımcısıyla çalışıldı.
Chopard Eş Başkanı ve Sanat Yönetmeni Caroline Scheufele filmin Kostüm Yönetmeni Julian Day ile çok yakın ve spesifik bir çalışma yürüttüklerini ifade etmişti.
Çok titiz
ve zorlu bir çalışma gerektiren bu projede, hem Diana'nın olağanüstü mücevher
koleksiyonunu gerçekçi bir şekilde yansıtılması hem de bunu yaparken onun
nazik, cazibeli ve modern çizgili efsanevi şıklığını tüm dünyaya yeniden
hatırlatılması gerekiyordu. Chopard Eş Başkanı ve Sanat Yönetmeni Caroline
Scheufele filmin Kostüm Yönetmeni Julian Day ile çok yakın ve spesifik bir
çalışma yürüttüklerini ifade etti. Scheufele "Diana filminde çalışma
teklifi geldiğinde çok heyecanlandım çünkü o bana göre hem kişiliğiyle hem de
tarzıyla sıra dışı bir karizma ve zarafetle kutsanmış bir şahsiyet.” demişti.
Firma, yapımcılığını ödüllü İngiliz firması Ecosse Filmsin üstlendiği Diana filminde Prenses Diana'nın kullanmayı tercih edebileceği mücevherleri kendi özel koleksiyonlarından seçip belirledi.
PRENSES
GRACE
Prenses Grace'in hayat hikayesini konu alan 'Grace of Monaco' filminin final sahnesine dünyaca ünlü mücevher markası ve prensesin birçok mücevherini tasarlayan Cartier ev sahipliği yaptı.
Prenses
Grace'in hayat hikayesini konu alan 'Grace of Monaco' filminin final sahnesine
dünyaca ünlü mücevher markası ve prensesin birçok mücevherini tasarlayan
Cartier ev sahipliği yaptı. Prens Rainier'in Prenses Grace'e evlilik teklifi
yaptığı 10.47 karat baget yüzüğü tasarlayan ve düğün hediyesi olarak birçok
mücevher hazırlayan Cartier'nin, Grace Kelly ile uzun yıllar süren sadık bir
ilişkisi oldu. Grace Kelly'nin hayatını konu alan ve çekimleri sırasında
Cartier'nin uzmanlığına sıkça başvurulan 'Grace of Monaco' için, Monaco
Prensliği'nin onayıyla Cartier atölyelerinde beş kraliyet mücevherinin
reprodüksiyonları hazırlandı. Bu tarihi reprodüksiyonların yanı sıra, Maria
Callas'ı canlandıran Paz Vega için zümrüt gerdanlık, Prens Rainier'i
canlandıran Tim Roth ve Aristotle Onassis'i canlandıran Robert Lindsay için
saat ve aksesuarlar gibi birçok parça, Cartier tarafından prodüksiyon ekibine
sunuldu.
Dünya üzerinde yaşamış en güzel ve zarif kadınlardan biri olan Prenses
Grace Kelly, 1982’de 52 yaşındayken araba kazası geçirip hayatını kaybetmişti.
Kelly'e beyazperdede yeniden hayat veren Nicole Kidman'ın performansı ise
sinema eleştirmenlerince ayakta alkışlandı. Film proje aşamasındayken ilk
olarak Gwyneth Paltrow'un adı gündeme gelmiş, yönetmen Dahan Nicole Kidman da
karar kılmıştı.
MUHTEŞEM
GATSBY
1920’lerin tarzını yansıtan bu benzersiz tasarımlara eşlik eden mücevherler ise Tiffany & Co. imzasını taşıdı.
Tiffany&Co.
The Great Gatsby filminin kostüm ve prodüksiyon tasarımcısı olan Oscar ödüllü
Catherine Martin ile işbirliği yaparak The Great Gatsby Koleksiyonunu yarattı. Fitzgerald’ın klasik romanından uyarlanan;
ünlü yönetmen Baz Luhrmann’ın destansı prodüksiyonlarından The Great Gatsby, 66.
Cannes Film Festivali’nin açılış filmiydi. Film dünya çapında hayranlarıyla buluşmadan
önce, iddialı bir tanıtım kampanyasıyla dikkat çekti. Bir modern masal virtüözü
olan Luhrmann’ın her yönüyle detaylandırdığı ve özenli bir çalışmayla öne çıkan
projesi, yönetmenin gösterişe, stile ve
dramaya olan düşkünlüğünü tarz sahibi bir şekilde sundu. The Great Gatsby’nin
kostümlerini Luhrmann’ın eşi, ödüllü kostüm tasarımcısı Catherine Martin,
Miuccia Prada ile birlikte tasarladı.
Tiffany & Co.’nun arşivlerinden çıkarılan mücevherler, hikayede zenginlik ve prestij temalarını sembolize ettiği için, zarif bir stilin ve lüksün altını çizmesi için seçilmiş ve yeniden tasarlandı.
1920’lerin tarzını yansıtan bu benzersiz
tasarımlara eşlik eden mücevherler ise Tiffany & Co. imzasını taşıdı.
Tiffany & Co.’nun arşivlerinden çıkarılan mücevherler, hikayede zenginlik
ve prestij temalarını sembolize ettiği için, zarif bir stilin ve lüksün altını
çizmesi için seçilmiş ve yeniden tasarlandı. Filmde karakterlerin New York’da
bir çatı katında ve Long Island malikanesinde geçen zevk ve bolluk içindeki
yaşamını tasvir eden mücevherler arasında Carey Mulligan’ın canlandırdığı Daisy
Buchanan’ın taşıdığı püskül kolye ve parlak inciler var.
Elmaslarla kaplı
başlıklar, papatya motifli el takısı ve parti sahnelerinde öne çıkan gül
kesimli elmaslar ve inciler de koleksiyonda yerini aldı.
ANNA
KARANINA
Bugüne kadar
24 kez, Rus, Amerikan hatta Mısır yapımı olarak beyaz perdeye ve TV’ye
uyarlanan Tolstoy’un ölümsüz eseri Anna Karenina, 25. kez karşımızdaydı. Joe Wright imzası ile izlediğimiz Anna
Karenina 19. yüzyıl modasına ışık tuttu. Filmde Joe Wright’ın yorumu kadar
dikkat çeken bir diğer nokta ise kostümler oldu. Oscar ödüllü kostüm
tasarımcısı Jacqueline Durran dönem kostümlerini stilize ederek muthiş bir moda
ziyafetine imza atmıştı. Durran’ın ilham kaynakları 1850’lerin Balenciaga ve
Dior tasarımları olmuştu.
Filmim mücevherlerini Chanel tasarladı. Balo sahnelerinde ağırlıklı Chanel pırlanta gerdanlık kullanan Anna, diğer sahnelerde yine Coco Chanel’e saygı duruşu niteliğindeydi.
Filmim mücevherlerini Chanel tasarladı. Balo
sahnelerinde ağırlıklı Chanel pırlanta gerdanlık kullanan Anna, diğer
sahnelerde yine Coco Chanel’e saygı duruşu niteliğindeydi. Coco Chanel ile
özdeşleşen inci kolyeler ve dönemin modası sallantılı küpeler kullandı. Anna’nın
baloda taktığı 2 milyon dolar değerindeki pırlanta Chanel gerdanlık uzun süre
konuşuldu. Gerdanlık ilk görüşte çarpıcı bir etki yaratıyordu. Anna ve Kont
Vronsky’nin ilk dakikalarını paylaştıkları baloda, Anna’nın elbisesi siyah,
salondaki diğer herkesin elbisesi pastel renklerdeydi.
Siyah elbisenin üzerinde
gerdanlık patlıyordu. Chanel kolyenin haricinde Coco Chanel’in ruhu da geziyor
gibiydi. 19. yüzyılda Rus sosyetesinde mutsuz bir evlilik yaşayan Anna Karenina
ve yaşadığı yasak aşk hikayesinde, Knigthley'in her zamanki gibi performansı
ile göz doldurdu. Jude Low bu filmdeki performansı ile beğenilse de soğuk ruhlu
koca rolü hayranlarını biraz hayal kırıklığına uğratmıştı.
5 Nisan 2018 Perşembe
BELARUS'TA GEZİ
DİNGİNLİĞİN KUCAĞINDA BELARUS
UNICEF Dünya Mirasında yer alan şatoları, yemyeşil doğası, doğal köyleri, geniş meydanları, sıcak kanlı insanları ve sanata değer veren duruşu ile huzur ve dingin bir ülke sizi kucaklıyor. Sağlıklı yiyecekler tadacağınız bu güzel ülkeden temiz havaya doyarak döneceksiniz.
Biraz huzur arayıp doğaya sığınmak istiyorsanız tatil için
Türk Hava Yolları’nın haftada üzenlediği
4 uçuştan birinde Belarus’a yerinizi ayırın.
Vitebsk, Brest, Gomel, Mogilev, Grodno ve başkent Minsk
olmak üzere 6 bölgeye bölünmüş olan Belarus, kusursuz bir şehir planlaması, çevre
düzenlemeleri ve yenilikçi mimari örnekleriyle sizi etkisi altına alıyor.
Patates mücveri olan Draniki beyaz bir krema eşliğinde ikram
ediliyor.
Yeni bir yer keşfetmeden önce tatlı bir heyacan içinde
olurum. Yeni bir coğrafya, yeni insanlar, farklı bir kültür, yeni bir dünyanın
kapılarını açar. Duyacağım yeni bir müzik, tanımadığım bir şair sanatsal yeni
bir yolculuk başlatır. Belarus’tan döndüğümde orayı tanımlayacak en güzel
kelime huzurdu. Trafik kornasını hiçbir zaman duyamayacağınız Minsk başkenti
geniş caddeleri, parklar, meydanları, kültürel aktiviteleri ile çok rahat
gezebileceğiniz bir tatil vadediyor. Birbirinden güzel meydanları Belarus’un
öne çıkan özelliklerinden biri. Bağımsızlık meydanı alabildiğine genişlik
duygusu ile size sarıyor. Ortadaki büyük havuz şehrin birçok yerinde
hissettiğiniz huzuru etrafına yayıyor. Havuzun ortasındaki leylek heykelleri
bağımsızlığı çağrıştırarak kanat çırpıyor. Şehrin pek çok yerinde birbirinden
güzel heykeller şehrin en güzel aksesuarları olarak karşınıza çıkıyor. Bağımsızlık meydanının hemen yakınında bulunan
kliseye kızıl klise de deniyor ve kentin en önemli kilisesi olarak görülüyor. Lenin
Caddesi, akşam üstü kalabalıkların toplandığı cadde bir dönem zenginlerin
otuduğu cadde olark biliniyor. Kafeleri ve restoranları ile popüler buluşma
mekanlarndan biri. En değerli unsuru kitap kabul eden Belarus elmas görünümünde
milli kütüphanesi ile de dikkat çekiyor.
Vizesiz kolaylıkla gidebileceğiniz Belarus dünyanın en güvenli ülkelerinde biri.
Kitap dağıtma sistemi dünyadaki en
gelişmiş sistemlerden biri olan kütüphanede bütün dünya dillerinden 14 milyon
kitap barındırıyor. Her yeri heykellerle dolu şehirde Belarus’un ünlü şairi Yakup Kolas’ın heykeli
beni en çok etkileyeni oldu. Belarusça dilinin oluşmasında büyük katkıları olan
şairin devase heykeli ilk görüşte sizi çarpıyor. Belarus’u yakından tanımamız Belarus Holiday’in iyi derece Türkçe bilen
Belaruslu rehberi Alexandra Anisko sayesinde oldu. Minsk şehrinde Türkçe bilen
çalışanlarla karşılaşmak sizi şaşırtmasın. Üklemize yakınlığı sebebiye de
Türkiye’ye özellike Antalya’ya gelen Belaruslular çok güzel Türkçe
konuşabiliyor. Doğu Avrupa ülkesi olan Belarus kışın -40’lara varan soğuklar
görse de bahar ve yaz aylarında mükemmel havası ve geç batan güneşin etkisiyle
enerji veriyor. Okur yazar oranı yüzde 95. Ülkede 55’den fazla ünüveriste var
ve bunları 33 tanesi Minsk’te bulunuyor. Bu kadar çok öğrencinin bulunduğu
şehirde sanat aktiviteleri birbirini kovalıyor. Opera ve klasik müzik
sevenlerin konser seçmekte zorlanacağı kesin.
LENIN SOKAĞI
Sanatın her köşeden karşınıza çıktığı Minsk şehri sayısız sanat etkinliği ile de cezbediyor. Ulusal Opera ve Balesi’nde bir gösteriye katılmak isterseniz biletinzi mutlaka önceden ayırmalısınız.
BELARUS ULUSAL OPERA VE BALE BİNASI
NEDEN BEYAZ RUSYA DENİYOR?
Belarus bir diğer adı ile Beyaz Rusya bu sıfatını nereden
almış diye merak ediyorsanız, birkaç inanış bir arada bulunuyor. Belarus’ta bir
zamanlar herkes beyaz elbiseler giydiği için bu adı aldığına dair bir efsane
bulunuyor. Aynı zamanda Belarus’un sembollerinden olan leyleklerin beyaz renkli
kanatları bütün Belarus’u kapladığı için bu ismi aldığı da diğer bir rivayet.
HUZUR VEREN DOĞA
Belarus yeşil sevenler için gerçek bir cennet. 10.000’in
üzerinde gölü ve 22.000 çay ve nehir var. Ülkenin yüzde 40’ı ormanlardan
oluşuyor. Minsk’te pilanör uçuşu ile şehri tepeden görme şansınız var. O zaman
ne kadar yeşil bir şehirde olduğunuz görerek şaşırabilirsiniz.
DUDUTKİ KÖYÜ
Belarus’ta geleneksel köy hayatını hissedebileceğiniz
Dudutki Köyü eğlenceli ve doğa ile iç içe zaman geçirmek için birebir.
Özellikle çocukları ile tatile çıkanlar için vaktin nasıl geçtiğini
anlayamayacağınız bir gün olacak. Küçük kulübelerde ekmek, peynir, bal yapımından
demir ustalığına kadar ustalık isteyen geleneksel üretimler
anlatılıyor.Belarus’a özgü buğday sapları el
işi sanat eserlerine dönüşüyor.
Dudutki köyü killi toprağa sahip. El ustalığı ile çanak, çömlek yapımı
tıpkı bizde olduğu gibi yaygın. Nal figürünün şans getirdiğine inanılıyor,
demir atölyesinde nal yapmanın inceliklerini seyredebilir ustaya yardım ederek
kendi nalınızı yapabilirsiniz. Kötülükten korunmak için kapılara asılan nar
aynı zaman da eve bereket de getiriyor. Bu sevimli köyde hayvanlar da yaşıyor.
Deve kuşları, atlar, domuzları görebileceğiniz Dudutki Köy’ü çocukların vakit
geçeirmekten zevk alacağı bir alan. Fırından çıkan taze ekmek, göl kıyısında
bulunan restoranda yiyeceğiniz lezetli yemekler de açık havada acıkıldığı için
çok iyi geliyor.
DUDUTKİ KÖYÜ
MİR ŞATOSU
16.yy.’dan günümüze kalmış. Mimarisi ve renkleri ile
hafılara kazınıyor. Mir Şatosu ve önündeki gölle izlemeye doyamayacağınız bir
manzara yaratıyor. Bir bölümünün otel olarak kullanılan otel lüks konaklama
seçeneği ile şatoda konaklamak isteyenlere olanak sağlıyor. Şatonun içi
orijinal eserlerle dolu. Mir Şatosu Beyaz Rusya’nın en çok ziyaret edilen
destinasyonlarından biri. Altın süslü tavanları ile döneminin lüks anlayışını
yaşatan şato tarihten kopmuş bir gün
yaşatıyor.
MİR ŞATOSU
LEZZETLİ BALLAR
Yeşil doğası ile öne çıkan Belarus birbirinden lezzetli ve
doğal bal çeşitleri ile dikkat çekiyor. Ahu dudu ve farklı bitkilerden oluşan
ballar farklı tatlarının yanında antiseptik özelliğe sahip. Tarla çiçeklerinden oluşan ballar da çok
yaygın.
GELENEKSEL LEZZETLER
Minsk’te geleneksel bir restoran ararsanız karşınıza Traktir
Restoran çıkacak. Geleneksel Belarus tarzını ve lezzetlerini hissedebileceğiniz
restoran kendi ekmeğini kendi pişiriyor ve misafirlerine ikram ediyor.
Salatalar tamamen organik ürünlerden oluşuyor. Bu restoranda toprak kapta pişen
bizdeki “pişi” ye benzeyen hamur işi büyük beğeni topluyor.
Traktir Restoran
NARAÇİ GÖLÜ
Yatlarla dolu Naraçi gölü ülkenin en büyük gölü. Hayallere
bile sığmayacak güzellikteki köyde tamamen doğal bir yaşam sürüyor. Gölden
tutulan balıklar da yeniyor. Ahşap evlerde doğa ile iç içe yaşamlar sürülüyor.
Doğal ürünlerin elle hazırlanarak kullanıldığı köyde hemen hemen her şeyin
turşusu yapılıyor. Ormanlardan toplanan meyveler de lezzetli reçellere
dönüşüyor. Doğal yaşamı deneyimlemek
için dışı gibi içi de ahşap olan köy evlerinde konaklayabilirsiniz. Elektronik
hiçbir aletin bulunmadığı evler doğal yatak örtüleri, antika eşyaları ile
sizibir zaman tüneline sokuyor.
Dudutki
TARİHTEN GÜNÜMÜZE AVCILIK
Belarus’ta avcılık kuşaktan kuşağa aktarılan bir gelenek.
Ormanlar bu kadar geniş yer kaplayınca avcılık da bir yaşam biçimine dönüşmüş.
Avlanan hayvanların postaları
çıkarılarak evlere süs olarak konuluyor.
NE YEMELİ
Belarus’un en yaygın lezzetlerinden biri Draniki. Patates
üretimi oldukça fazla olan ülkede patatesden yüzlerce yemek yapılıyor.
Draniki’de patates mücveri. Beyaz bir krema eşliğinde ikram edilen mücver
oldukça lezzetli. Pek çok yerde bulunan özel ekmek fırınlarında kendi taze
ekmeklerini üret,iyorlar. Özellikle köylere doğru gittiğinizde tamamen doğal
lezzetleri bulacaksınız. Borç çorbası Rus bölgesinin vazgeçilmez çorbası.
Belarus’ta hemen hemen her restoran borç çorbası servis ediyor. Tabii ki
patates çorbası da var ve tahmin edebileceğinizden çok daha lezzetli. Bu kadar
yeşil bir ülkede binbir çiçek, bitki ve meyvenin çeşit çeşit balı yapılıyor.
Onlara göre çam balı değerli değil. Diğer kaliteli balında çam balını yetersiz
buluyorlar.
Draniki
Belarus gece geç yemek yiyen ve gece hatatına da geç
başlayan bir ülke. Renkli ışıkları, restoran ve barları ile eğlenceyi doyasıya
yaşayabilirisiniz. Paris’teki Moulin
Rouge’un bir benzerini Belaruslular açmış. Canlı performanlar izlediğiniz bu
restoran keyifli bir gece için tercih edilebilir. Food Rebuplic birkaç farklı
restoran konseptinin buluştuğu alan. Orada bir akşam yemeği yedikten sonra
yakınında bulunan barları ziyaret edebilirsiniz. Balarus’ta hemen hemen her
restoran ve barda canlı müzik dinleme imkanınız var. Kendi müziklerini
ağırlıklı olarak dinleyen bu ülke turistik şehirlerden farklı olarak, o kültüre
ait bir müzikle tanışma şansı sunuyor.
Belarus geleneksel kıyafetleri.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)