Röportaj: Petek KIRBOĞA
Fotoğraf: Doruk SEYMEN
BEYAZ KUĞU
MERİÇ SÜMEN
Baleye büyük bir aşkla bağlı olan Meriç Sümen yurt dışında
da ülkemizi temsil eden efsanevi bir balerin oldu. Sanatçı Moskova Bolşoy
Balesi'nde "Giselle" rolünü oynayarak Bolşoy tarihinde başrol
üstlenen ilk yabancı Prima Balerin olarak tarihe geçti.
Zarafeti ile büyüleyerek karşımda duruyor. Hayranlıkla
bakıyorum, konuştukça azmini, disiplinini, Türk balet ve balerinle olan
inancını öğreniyorum. Başarı ile geçmiş ömrü için “Ne yaptım ki?” diyor çünkü
bale sanatı onun nefes alma biçimi. Zor şartlarda alınan bir eğitimden dünyanın
hayranlık duyduğu bir balerin olmasının öyküsünü dinlerken, sanatın içinde
yücelen bir kadının hikayesine şahit
oluyorum.
İyi ki kadınım dediğiniz bir anınızı anlatır mısınız?
Balede çok güzel kadın rolleri vardır veçok şükür ki bu
rollleri oynamak bana nasip oldu, bu beni her zaman mutlu etti. Kuğu Gölü, Uyuyan Güzel, Romeo Juliet gibi
temsillerde baş roller oynadım. Bir temsilde kuğu olmak başka bir rolde yaramaz
bir kedi olmak bir kadının ruhunu fazlasıyla tatmin ediyor fakat bir rol var ki
o benim için ayrı oldu. Yıllar evvel Moskova’ya dans etmeye gittiğim zaman
Rusların bir dönem meşhur dansçısı Maya Plisetskaya benim hocam oldu. Bana
birgün dedi ki “Ferhat ile Şirin eserinden Mehmene Banu’yu oynarsan kadınlığın
ne kadar güzel bir his oldğunu, kadının her şeyi yapabilecek gücü olduğunu
anlarsın.Birgün oynarsan ne demek istediğimi anlayacaksın.” Seneler sonra
oynama şansım oldu ve hocamın ne demek istediğini anladım. O temsil iyi ki kadın olmuşum diye şükrettiğim bir
anıdır.
Geçmişe dönersek Ankara’da bir kadın balerin olmak nasıldı,
o günleri anlatır mısınız?
Fevkaladeydi. Ankara’da biz prensestik. Yolda yürüyemezdik,
herkes bizi tanırdı. Kültür Bakanlığına çıktığımızda isteklerimiz öncelikli
olarak yapılırdı. Çok şanslı bir dönem geçirdik. Bir anım vardır, İsmet İnönü
Cumhurbaşkanı’ydı bizi seyretmeye gelmişti. Biz de temsilin sonunda onun locasına gitmek
istedik. Yolda karşılaştık. Bize “Siz bana gelmeyeceksiniz, ben sizi tebrik
etmeye geleceğim. Sanatçı kimsenin ayağına gitmez.” dedi ve bizi tebriğe
kendisi geldi.
Nasıl koşullarda çalışıyordunuz?
lk Kuğu Gölü’nü oynadığım zaman çalıştığımız yer eski bir
kumaş deposuydu, hiç penceresi yoktu. 40 kişi çalışırdık, yarım saate bir
kapıyı açıp nefes alırdık, sonra yine çalışmaya devam ederdik. Daha sonra bize
prefabrik çalışma odaları yaptılar, Ankara’nın soğuğunda kar boyumuzu aşmışken
çalışırdık. On kadar karda bile insanlar baleye gelirdi. Çalışma şartlarımızı
şimdi düşününce nasıl yapmışız diyorum ama bu fedakarlık değil, bu aşk. Sanatta
fedakarlık yoktur ölmek vardır. Bana beş kuruş da verseler vermeseler de ben
dans ederim. Sanat para ile alınamaz. O dönem kazandığım paradan kısıp çok
beğendiğim bir Fransız hoca ile kol çalışmak için ayırıyordum. Ondan ders
alıyordum.
Balede önemli olan ekibin başarısı mı solistin mi?
Eğer grup iyi değilse başarılı bir solistin anlamı yoktur. Bugün
bazen kötü topluluklarda dans eden başrol iyi dansçılar görülebiliyor amam
bunun bir anlamı yok, kötülerin içinde zaten iyi görünürsünüz.
Sizin eğitiminize katkıda bulunmuş önemli bir kadın
eğitmeniniz var Dame Ninette de Valois, Türk balesini kuran isim, onun
etkilerinden bahseder misiniz?
Çok değerli hocam
Dame Ninette de Valois sayesinde ben İngiltere’ye gidebildim, onun sayesinde
buraya tütüler geldi. İngiltere’de temsiller izleme fırsatı buldum. Ninette de
Valois İngiliz Kraliyet Balesi’nin de kurucusu olduğu için orada çok değer
verilen bir insandı. Londra’ya gittiğimde onun oradaki etkisini gördüğümde
şaşırdım. Beni çok sverdi, onun beni bu kadar çok sevmesini de kıskanırlardı.
Bir balerin olarak bu kadar başarılı olmanızı neye
bağlıyorsunuz?
Tutku, anormal çalışmayı beraberinde getiriyor. Her iş çalışma
ister ama balede tek bir gün bile ara vermeden çalışmalısınız. Ben hiç tatil
yapmadım. Genel Müdürlük’ten yazın kapattıkları için çalışma izni isterdim,
annemle bir hafta denize gider gelir, eylüle kadar farelerle çalışırdım. Bunu
bana kimse böyle yap demedi, ben çalışırken böyle olması gerektiğini anladım.
Öğrencilerime benden sonra çıkın derste öğrendiklerinizi tekrar edin derim. Ben
asla tatmin olmazdım, hep en iyisini yapmak için çalıştım. Kendimi beğenmem
gerekiyordu o da çok zordu.
Geçmişte beğendiğiniz, örnek aldığınız bir isim sorsam kimi
söylersiniz?
Margot Fonteyn, Nadia Nerina. Uyuyan Güzel’i ben İngiltere
Kraliyet Balesi’nin baş dansçısı Margot Fonteyn’den öğrendim.
Bir balerin nasıl olmalı?
Beden olarak, kas ve adele açısından çok güçlü olmalı. Çok
iyi kulağı olmallı, dram yeteneği kuvvetli, çok çalışkan ve azimli olmalı.
Güzel olmak da sahne sanatı olduğu için önemli bir nokta.
Sanatın içinden biri olarak Türkiye’deki tüm kadın
sanatçılara söylemek istediğiniz bir mesaj var mı?
Sanatın her alanındaki kadınları takip ediyorum, biliyorum
ki herkes zor koşullar altında üretiyor. Bütün kadın sanatçılar ile gurur
duyuyorum. Her zaman kendi memleketimin santçılarını beğeniyorum. Uzun zaman
yurt dışında kalan ve öğrenci çalıştıran bir eğitmen olarak da şunu rahatlıkla
söyleyebilirim bizim çocuklarımız çok akıllılar. İmkansızlıklar içinden imkan
yaratıyorlar. Yurt dışında insiyatif alamıyorlar. Soldan dön demezsem
dönemiyor. Baleden örnek verdim ama eminimki opera, tiyatro ve diğer dallarda
da bu geçerli. Biz de sanatçılar insiyatif alır.
Kadınlar Günü mesajınız nedir?
Kadınlar varken dünya yıkılmaz. Benim jenerasyonum beni çok
daha iyi anlayacaktır ama ben arklamızdan gelen yeni jenerasyona seslenmek istiyorum. Güçlerini
yitirmesinler ve bizden daha ileri gitsinler. Ben kadın olmaktan her zaman
mutluluk duydum. Kadınlık zordur cümlesini hiç kabul etmedim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder